Çevremdeki herkes tarafından "3 nişan atan kız" olarak mimlenmiş olmam sebebiyle "Kaçak Gelin Sendromu" başlığıyla ilk blog yazıma giriş yapamam tam da benden beklenecek bir durum.
Evet 3 nişan attım ama neden? Bir çırpıda aklınıza gelen sebepleri sayalım: Aslında sevmedin, sen huysuzun tekisin, hep odunları buldun, ana kuzususun, kaçak gelin sendromuna yakalandın... Yok, yok bunların hiçbiri değil aslında...
Asıl sorun, benim evliliğe bakış açımda başlıyor. Sizden iyi olmasın bahsi geçen 3 nişanlımın da bir ortak noktaları vardı: Evlilik onlara göre varılacak son durak, hatta bir hedefti. Bu noktada ayrılıyorduk.
Ben ilişki, beraberlik adına her ne derseniz onu, bir tren yolculuğuna benzetirim. Bir "merhaba" ile başlar bu yolculuk, ki bana göre bu trene biniş anıdır. Boş bir yer bulmaya çalışma aşaması, "Yok bu teyzenin yanına oturmayayım belli ki beni yolculuk boyunca esir alacak.", "Bu çocuklu aileden mümkün olduğunca uzağa oturayım da çocuk zırıltısına katlanmak zorunda kalmayayım." düşünceleri zihnimizde dört dönerken, ki bu da benim için "Acaba bu adamdan eş olabilir mi, bir ömür aynı yolda yürüyebilir miyiz?" sorularına cevap aradığım evredir.
Öyle böyle derken sonunda yolculuk için bir yer seçilir, ki bu "İşte bu adam." dediğim andır. Sonrasında ise, klasik yerleşme safhası geliyor: "Şu valizimi üst bölmeye koyayım, montumu çıkarayım, şu cam kenarına yerleşeyim, perdeyi biraz çekeyim de güneş gelmesin, çantamdan gazetemi çıkartayım." evresi, ki benim için nikah masasına kadar olan süreçtir.
İşte yolculuğun başlama anı ve atılan imzalar...
Şimdi bakalım ne oldu? Ben tam yolculuğun keyfini sürmeye başlıcam, o da ne, adam geldik diye toparlanıp trenden inmeye kalkıyor. "Hooop cicim nereye böyle?" diyemediğim için "Ben bu nişanı bozayım." diyorum.
Uzun lafın kısası, sanılanın aksine "Kaçak Gelin Sendromu"na yakalanmışlığım yok sadece evliliğin bir hedef olmaktan ziyade uzun bir yolculuğun başlangıcı olduğuna inanıyorum.
Şimdilik benden bu kadar...
Şimdilik benden bu kadar...

Evlendiniz mi artık?
YanıtlaSil